Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılan Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecid’in
Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene Devletin idare merkezi ve Osmanlı
sultanlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda
yer alan Saray’ın bugünkü alanı 80.000 m.² dir.
Topkapı Sarayı, Saray halkının Dolmabahçe, Yıldız ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte
boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı
Topkapı Sarayı önemini hiç kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayında padişah ve
ailesi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir
özen gösterilmiştir.
Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müzeymiş gibi ziyarete açılması Sultan Abdülmecid
(1839-1861) dönemine rastlar. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki
eşyalar gösterilir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara
göstermek gelenek haline gelir ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) zamanında, ampir üslupta
camekanlı vitrinler yaptırılır, Hazine’deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara
gösterilmeğe başlanır. Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tahttan indirildiği sıralarda
Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un Pazar ve Salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine
açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere
İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı,
sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamış ve nihayet Topkapı Sarayı Müzesi
Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir.
1924 yılında bazı ufak onarımlar yapılarak, ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari
önlemler de alındıktan sonra, Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde Müze olarak ziyarete
açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü,
Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdad Köşkü’dür.
Sarayı şehirden ayıran ve Fatih Sultan Mehmed tarafından saray inşaatıyla birlikte yaptırılan
Sur-u Sultanî içindeki saray alanına Bâb-ı Hümâyûn’dan girilir.
Bâb-ı Hümâyûn’un bir diğer adı da Saltanat Kapısı’dır. Kapının üzerinde Ali bin Yahya Sofî
tarafından yazılmış celi sülüs hat ile dört satırlık 1478 tarihini veren bir kitabe vardır.
Kitabenin altında ve kapının iç tarafında yer alan Sultan II. Mahmut ve Sultan Abdülaziz’e ait
tuğralardan, kapının birkaç defa onarım gördüğü anlaşılmaktadır.
Bâb-ı Hümâyûn’un iki yanında, kapıcılara ayrılmış küçük odalar bulunmaktadır. Kapının üzerinde
1866 yılında yandığı için günümüze ulaşmayan, Fatih Sultan Mehmed’in kendisi için yaptırdığı
köşk biçiminde küçük bir daire bulunmaktaydı. Üst katın asıl önemi Beytül mâl (Kapı arası
hazinesi) olarak kullanılmış olmasıdır. Padişahın ölen kullarının yada varissiz ölen kişilerin
servetinin sultan hazinesine alınması sistemi olan Muhallefat Sistemi ile bağlantılı olan bu
mekan, Sultan Hazinesi’ne alınmayan emtianın yedi sene emanete alındığı yer olarak
kullanılmıştır.
|